Page 107 - 11_edebiyat_ogretmenin
P. 107
ROMAN 105
ROMAN TÜRÜNÜN TARİHÎ GELİŞİMİ
DÜNYA EDEBİYATINDA ROMAN
ˇ Roman türü ilk olarak Fransa’da ortaya çıkmıştır. Destan türünün Avrupa’da geçirdiği de-
ğişiklikler sonucunda yeni bir tür olarak ilk örneklerini vermiştir. Bu türün ilk örneklerini
15. yüzyılda Fransız yazar Rabelais (Rable) vermiştir. Cervantes’in “Don Kişot” adlı eseri
ve Daniel Defoe’nin “Robenson Cruzo” adlı romanı bu türün ilk önemli eserleridir.
ˇ Batı’da roman bir edebî tür olarak şekillendikten sonra değişik roman anlayışları ortaya
YAYINEVİ
çıkmıştır. Bu da insanlığın yaşamış olduğu hızlı değişim ve gerçeklik kavramının sorgulan-
ması sonucunda gerçekleşmiştir. Rönesans, reform, bilimsel ve teknik gelişmeler, eko-
nomik sistemler, kurulan yeni devletler, sanayi devrimi, savaşlar dünyada roman türünü
şekillendiren durumlar olmuştur. Özellikle Aydınlanma Çağı ile ortaya çıkan ideolojiler ve
bu ideolojilerin insan yaşamına yansımaları işlenmiştir.
ˇ Özgür insan modeli, dinin geri planda tutulduğu ve aklın ön plana çıkarıldığı bilim merkezli
görüşler, roman türünü modern romana yaklaştırmıştır. Buna göre modern roman türünün
15. yüzyılda Rönesans’la başladığını ve 18. yüzyılda Aydınlanma Çağı’yla gelişimini devam
ettirdiğini söylemek mümkündür.
EDİTÖR
ˇ Özellikle 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan bilimsel gelişmeler, modernizm kavramını da
genişletmiş ve sanatta yeni gerçeklik anlayışını ortaya çıkarmıştır. Böylece 20. yüzyılda
göreceli bir gerçeklik ortaya çıkmış ve bu da dönemin eserlerine yansımıştır.
ˇ Ayrıca I. Dünya Savaşı’nın yarattığı karamsar, ümitsiz, bunalımlı psikoloji insanların
tedirgin bir tutum sergilemelerine neden olmuştur. 20. yy. romanları da bu tedirgin in-
sanların iç dünyalarını, sorgulayıcı tavırlarını ve yaşam karşısındaki tutumlarını yani tüm
yönleriyle “bireyi” işlemiştir.
20. Yüzyılda Oluşan Modern Romanın Özellikleri
F Yabancılaşan bireyin kendi iç dünyasına çekilmesi ve sorgulayıcı tavırları ele alınır.
F Romanlarda biçim olarak da değişmeler görülür. Yıllardır yazılan olay merkezli
romanların yerini durum ağırlıklı ve bireyi ön plana çıkaran metinler alır. Bundan
dolayı da romanlardaki neden-sonuç bağı ortadan kalkmıştır. Romanlarda “belirli bir
başlangıca sahip olma ve bir son ile bitme” zorunluluğuna son verilmiştir.
F Zaman kronolojik seyrin dışına çıkar. Bireyin zihninde kurguladığı zaman, yani kısa
zaman dilimleri ve “an”ı ön plana çıkaran romanlar yazılmaya başlanır. Yazarlar dün-
bugün-yarın zaman akışını değiştirmeyi amaçlarlar.
F Geriye dönüş, iç monolog, bilinç akışı teknikleri kullanılır.

