Page 108 - 11_edebiyat_ogretmenin
P. 108
106 ROMAN
F Kelimelerin çağrışım gücünden yararlanılmış, sembolik anlatım ve şiirsel bir dil ter-
cih edilmiştir.
F Romanlarda bilgi verme amacı yoktur, asıl amaç bireyi tüm yönleriyle anlamak ve
anlatmaktır. Bu nedenle de romanlarda çoklu anlatıcı ve çoklu bakış açısı karşımıza
çıkar.
F Eserler göreceli bir bakış açısıyla yazıldıklarından her okunuşta farklı etkilerde
bulunurlar. Bu da dönemin eserlerinin uzun ömürlü olmasını sağlamıştır.
YAYINEVİ
F 20. yy. roman türünün başlıca temsilcileri arasında Franz Kafka, James Joyce, Vir-
ginia Wolf, William Faulkner sayılabilir.
TÜRK EDEBİYATINDA ROMAN (1923-1950 / 1950-1980)
ˇ Cumhuriyetin ilk yıllarında roman türü “cumhuriyet” düşüncesi etrafında şekillenmiştir.
Bu dönemde daha önceki dönemlere tanıklık eden bazı yazarlar yanlış Batılılaşmayı, kay-
bolan değerleri yazarken dönemin genç yazarları yeni kurulan devletin prensiplerini ve
ideolojik söylemlerini içeren romanlar yazmışlardır.
ˇ Anadolu’ya yönelme de bir diğer izlek olarak ele alınmıştır. Toplumdan kopuk olan önceki
EDİTÖR
eserlerin yerini, topluma yönelik ve konularını doğrudan halktan alan eserler almıştır.
Böylece cumhuriyet temelli yeni temalar ortaya çıkmış ve yeni bakış açılarına yer veril-
miştir.
ˇ Ankara’dan başlayarak Anadolu’ya doğru genişleyen yenileşme hareketleri, romancıların
da yüzlerini Anadolu’ya yönlendirmiştir. Köy kökenli romancıların da katkısıyla Anadolu ve
köy gerçekleri, köylünün sorunları romana yeni bir yol haritası çizmiştir.
ˇ Böylece 1923-1950 yılları arasında gelişimini devam ettiren roman türünde en çok işlenen
konular arsında; geçmiş-şimdi çatışması, işçilerin yaşadığı dram, insanların ekmek kavga-
sı, yeni değerlerin getirileri, ideolojik kökenli dünya görüşleri, Anadolu gerçeği sayılabilir.
Bu konuları ele alan ve bu dönemin öncü isimleri olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Reşat
Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar, Peyami Safa gibi isimler romanın yönünü belirlemişler-
dir.
ˇ 1950-1980 yılları arasında roman farklı anlayışlarla gelişimini sürdürmüştür. Bu dönemde
yaygın olarak modernizmi yansıtan, bireyin iç dünyasını ele alan, millî ve manevi duyar-
lılıkları işleyen ve toplumcu gerçekçi özellik taşıyan romanlar kaleme alınmıştır. Köyden
kente göç, şehir yaşamının bireye olumsuz yansımaları, toprak kavgaları, işsizlik ve işçi
sınıfının problemleri, kalabalıklar içinde yalnız olan insanın durumu bu dönem eserlerinde
ele alınan temel konular arasındadır.