Page 214 - 6. SINIF VIP TÜM DERSLER SORU BANKASI - EDİTÖR YAYINLARI
P. 214

3.   Uzun süren kış ayları bitti. Sonunda ilkbahar   4.   Kardeşimle ahırın avlusunda oynarken aşağı-
               geldi. Gökyüzünü çepeçevre saran kara bulut-     da gümüş söğütler altında görünmeyen derenin
               lar gitmiş, yerini masmavi gökyüzüne bırakmış-   hüzünlü şırıltısını işitirdik. Evimiz iç çitin büyük
               tı. Yılan gibi kıvrıla kıvrıla akan derenin suları   kestane ağaçları arkasında kaybolmuş gibiydi.
               coşmuştu, coşku türküleri söyleyerek akıp gi-    Annem İstanbul’a gittiği için benden bir yaş kü-
               diyordu. Rengarenk tomurcuk ve çiçekler ken-     çük olan kardeşim Hasan’la artık Dadaruh’un
               dilerini merak ediyorlardı.                      yanından hiç ayrılmıyorduk. Bu babamın seyi-
               Bu parçada aşağıdaki hikâye unsurlarından        si yaşlı bir adamdı. En sevdiğimiz şey atlardı.
               hangilerine yer verilmiştir?                     Dadaruh’la birlikte onları suya götürmek çıplak
                                                                sırtlarına binmek ne doyulmaz bir zevkti.
               A) Olay - kişi       B) Kişi - yer               Bu parçada aşağıdaki hikâye unsurlarından

               C) Kişi - zaman      D) Olay - zaman             hangisine yer verilmemiştir?
       EDİTÖR YAYINLARI
                                                                A) Olay   B) Yer    C) Zaman     D) Kişiler





           5.

















                               YER                         ZAMAN                    KİŞİLER



               Aşağıdakilerden hangisi görselde verilen hikâye unsurlarına uygun olarak oluşturulmuştur?

               A)  Ben Orta Anadolu’nun eski, tarihi bir kasabasında, Sivrihisar’da doğdum. Birkaç kuşak önce, yakın
                   köylerden gelmişim. Zati, benim çocukluğumda, Sivrihisar da yarı köy sayılırdı. Kasaba civarında
                   herkesin tarlası, bağı, bahçesi vardı. Akşamüzerleri, kanlı ışıklar toz bulutları içinde sürülerin ve
                   sırtları “şabla” denilen bir çeşit yakacak otla yüklü dönen heyula gibi kadınların kasabaya girişlerini
                   efsanevi bir tablo gibi hâlâ hatırlıyorum.
               B)  Ben, Yanık Hasan. Deyişler, türküler okurdum dağ başlarında. Sesimi duyan, oturur dinlerdi. Dağ
                   taş tanırdı sesimi. Bir gün duydum ki harp çıkmış. Sürüyü bıraktım dağın yamacına. Bir koşu vardım
                   cepheye. Kaptım, düşmanın böğrüne diktim sancağı adaşım Ulubatlı Hasan gibi. Onun Bizans’ın
                   böğrüne sancağı diktiği gibi. Baktım düşman aynı düşman benim toprağımda tepinir. Savaştım.
                   Kurşunum bitti. Yumruklarımla dövüştüm.
               C)  Yedi sekiz yaşlarında çelimsiz bir çocuktum. Yaz mevsimiydi. Nefes nefese kasabamızın sırtını
                   dayadığı dağın doruğuna doğru tırmandım. Hiç kar yoktu. O doruktan bu doruğa kar bulmak için
                   dört dönüyordum. Sonunda uzaklarda başka bir dağın tepesinde bembeyaz kar yığınları görüldü.
                   İkindi üzeri karlara kavuşmuş, karların üzerine kapaklanıp kalmıştım. Günlerdir su içmeyen hasta
                   ninem gözlerimin önüne geldi. Doğrulup silkindiğimde hiç yorulmadığımı fark ettim.
               D)  Kış mevsimi bence mevsimlerin şahı gecesi ve gündüzüyle karı ve yanlamasına toprağa düşen
                   şakır şakır yağmuruyla mevsimlerin en yiğidiydi. Daha kasım başlarında “Geliyorum!” diye bangır
                   bangır bağıran kış öncüsü ayazlarda tatlı bir külhanlık buluyorum.
                                                         214
   209   210   211   212   213   214   215   216   217   218   219