Page 190 - lgs-turkce-mavi-kitap
P. 190
188 METİN TÜRLERİ VE ANALİZİ
24 Olay hikâyeleri; hikâyedeki olayın mantıksal bir sıralamayla sonuca bağlandığı hikâye türüdür. Bu tarz hikâ-
yenin temeli bir olay anlatımına dayanır. Olay hikâyesinde kahramanların ve çevrenin tasvirine önem verilir,
okuyucuda merak ve heyecan duygusu uyandırılır. Durum hikâyeleri ise olaylardan çok, günlük yaşamın bir
kesitini ele alıp anlatan hikâye türüdür. Belli bir zaman diliminde hayatın doğallığı içinde insanların davranışları;
birbirleriyle ilişkileri; bazı olay, düşünce ve tasarılar karşısında gösterdikleri tepkiler ortaya konur.
Bu açıklamaya göre aşağıdakilerden hangisi durum hikâyesine örnek verilebilir?
A) Bir kurmay subay, kıt’ayı karşılamaya geldi. Sedye üzerinde taşınmakta olan kimsenin kim olduğunu
sorunca, genç kız, kıpırdadı; iri mavi kaputtan iki küçük el dışarıya uzandı; kaybolmuş yıldızlar kadar
parlak olan gözler ile pembe bir yüz meydana çıktı ve doğmakta olan bir gün gibi pırıl pırıl bir hâl almış
olan bu minyon yüz, tatlı bir gülümseme ile cevap verdi:
— Benim, efendim.
EDİTÖR YAYINEVİ
B) Mutfakta, üzeri damalı bir muşambayla kaplı, açılır kapanır masada, yaşamımın birçok dönemine tanıklık
etmiş bu eski nesnede, çelik bir tastan çorba içiyorum. Masanın, ana katmanlarıyla yüklü ağırlaşmış yüzü
hafif dalgalı bir denizi andırıyor. Muşamba ise sayısız kesik ve çiziklerle zamana karşı direnmiş. Bu izlerin
kaçını ben yapmış olabilirim, bilmiyorum. Kalın dilimlenmiş ekmekler arasında dolaşan karıncalar görüyo-
rum. Amaçsız bir geziye çıkmış gibiler.
C) Güzel bir akşam vaktiydi. Yazı işlerinde memurluk yapan İvan Dimitriç Çerviakov tiyatroda önden ikinci
sıradaki bir koltuğa oturmuştu. Dürbünle, Kornevil’in Çanları adlı oyunu izliyordu. Adamın oturuşuna bakı-
lırsa mutluluğun doruklarında olmalıydı. Derken, birdenbire dürbününü gözünden indirdi, öne eğildi ve
hapşu!
D) Köylülerle karıları, Goderville’in çevresindeki bütün yollardan kasabaya doğru geliyorlardı. Çünkü pazar
vardı. Erkekler yorucu işlerle, sol omzu kaldırtıp beli çarpıtan saban tutmayla, duruş sağlam olsun diye
dizleri birbirinden ayırtan buğday biçmeyle, köyün bütün ağır aksak ve yorucu işleriyle biçimlerini yitirmiş,
uzun ve eğri bacaklarının her deviniminde bütün vücutları öne düşerek rahat rahat ilerliyorlardı. Kolalanmış,
yakalarına ve kollarına beyaz iplikten birer küçük resim işlenmiş, kemikli bedenleri üzerinde kabarmış mavi
gömlekleri, içinden bir baş, iki kol ve iki ayak çıkan uçmaya hazır birer balona benziyordu.
25 Ilık bir su gibidir, içimde yalnızlığım. 26 Birdenbire evimi özledim. Anam buruşmuş oturu-
Yalnızlığım, ruhumda uzak bir ses gibidir. yordu. Ayva ağacında kuş vardı. Sonra pencere-
Her sabah ufuklardan mavi şarkılar gelir min altına keskin hançer yapraklı, kabuğu ayrılmış
Ve her sabah ürperir içimde yalnızlığım. bu okaliptüsü kim dikmişti? Zeytin yeşili yaprakla-
rını sonbaharda kadınlar gelir, anamdan rica eder,
…
toplarlardı. Öksürüklere, soğuk algınlıklarına bire-
Rüya rüzgârlarında bir yaprak yalnızlığım, bir gelirmiş. Sonra bahçemizde sekiz ördekle iki
Düşüncem bir neydir ki ürperir perde perde. küçük köpek vardı. Unnap ağacı dikenliydi. Kom-
Belki bu mısralarım esecek gönüllerde, şuda nar vardı. Unnabın yemişi, yemişlerin en
Fakat herkese uzak kalacak, yalnızlığım. iğdeye benzeyeniydi. İğde bizim bahçede yoktu.
Aşağıdakilerden hangisi bu dizelerdeki ben- Deniz kenarında, bahçıvan Mevlüt Ağa’nın çöplü-
zetme sanatının göstergelerinden biri değildir? ğünde bitmişti.
Metnin dil ve anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden
A) Yalnızlığın rüya rüzgârlarında bir yaprağa ben-
zetilmesi hangisi söylenemez?
B) Yalnızlığın ılık bir suya benzetilmesi A) Anlatım, birinci kişinin ağzından aktarılmıştır.
C) Yalnızlığın şairin ruhundaki bir sese benzetil- B) Bilgilendirme, açıklama amacıyla yazılmıştır.
mesi C) Ağırlıklı olarak betimleyici anlatıma başvurul-
D) Yalnızlığın şairin içinde ürperen sabaha ben- muştur.
zetilmesi D) Kişi, olay, yer unsurları kullanılmıştır.

