Page 280 - 8. SINIF VIP TÜM DERSLER KONU ANLATIMLI - EDİTÖR YAYINLARI

280

7. I. METİN: Cep telefonlarının ülkemizde kullanılmaya başlandığı ilk zamanlarda boyutları oldukça büyüktü.
O zamanlarda birçok cep telefonunda anten vardı. Fiyatları da oldukça pahalıydı. Özellikleri ise oldukça
sınırlıydı. Arayabiliyor ve kısa mesaj atabiliyordu. Bunlar dışında bazı basit uygulamalar içeriyordu. Çünkü
o dönemde telefon teknolojisi çok gelişmemişti. O dönemki imkânlara göre bu telefonlar herkesin hayaliydi.

II. METİN: Günümüzde cep telefonları ilk zamanlara göre oldukça değişti. Arama ve kısa mesaj atmalarının
yanı sıra birçok işi de yapar hâle geldiler. Video çekmekten tutun da televizyon kanalı takip etmeye, fotoğraf
düzenlemekten eğlenceli uygulamalara kadar birçok şeyi yapabiliyorlar. Şimdilerde de herkes bu telefonları
istiyor ve vakitlerinin çoğunu telefonlarla geçiriyor. Hatta iş o kadar büyüdü ki “nomofobi” adı verilen telefon-
suz kalma fobisi oluştu. Bu fobiden insanların çoğunda var artık.

EDİTÖR YAYINLARI
Yukarıda verilen metinlerde söz edilen cep telefonlarının ortak özelliği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Arayabilmeleri ve kısa mesaj atabilmeleri. B) Her iki metindeki telefonların da pahalı olmaları.
C) Video çekip, televizyon izlenebilmeleri. D) Boyutlarının büyük olmaları.

Beceri Temelli
8. Olay: Bir adamın traktörün altında kalarak ölmesi
Yer: Köyün yokuşunun bittiği yer
Zaman: Akşama doğru
Kişiler: Ali, Ayşe, köylüler
Anlatıcı: Üçüncü kişi ağzı
Aşağıdaki metinlerden hangisi bu yapı unsurlarına uygun olarak kurgulanmıştır?
A) İkindi ezanının ardından akşama doğru ortalığa bir sessizlik çöktü. Uzaktan bir pamuk gibi patlayan bulutlar
köye doğru geliyorlardı. Bu arada uzaktan gelen bir feryat köyün içini kaplamıştı. “Öldü! Öldü!” diye bağıran bir
kadın sesi dağlara çarpıyor oradan aşağılara doğru yankılanıyordu. Köylüler sesin olduğu yöne doğru koştu.
Bir kadın devrilen traktörün yanında eli yüzü kan içinde bağırıyordu.
B) Bir kartal yuvasını andıran köy, Toros Dağlarının eteklerine sırtını vermiş dünyaya kafa tutuyor gibiydi. Uzaktan
bakanlar, bir tespih gibi dizilen evleri ve maviye boyanmış kapıları görürlerdi. Şehirlerde hızla akıp giden hayat
burada iyice yavaşlar, belli bir süre kendini sessizliğe bırakırdı. İşte tam böyle bir sessizlikteyken köylü bir kadı-
nın haykırışı tüm sessizliği sonlandırdı. Benimle birlikte diğer köylüler yokuşun bittiği yöne doğru koştuğumuzda
Ali’nin traktörün altında kalan cesedinin yanında ağlayan Ayşe’yi gördük.
C) Manzara gerçekten korkunçtu. Ayşe’nin kocası Ali, devrilen traktörün altında kalmıştı. Gövdesi tekerin altında
duruyordu. Genç kadın durmadan “Öldü! Öldü!” diye bağırıyor, dizlerini dövüyor, saçlarını yoluyordu. Traktör,
akşama doğru köyün yokuşunun bittiği yerde devrilmişti. Uzun süren çalışmalardan sonra devrilen traktörün
altından köylüler tarafından çıkarılan Ali, artık yaşamıyordu. Köyün üstüne kara bulutlar çökmüş, hüzün evlerin
etrafını sarmıştı.
D) Kadınların elleri bir harita gibi duruyordu. Uzun süre tarlada çalışmaktan, ineklere bakmaktan çatlamıştı. Elle-
rindeki nasır, hayatın onlara verdiği bir ödül gibiydi. Otururken kimi kadın kirmen eğiriyor kimi ise oya örüyordu.
Küçük yaşlardan beri hiç durmadan çalışmak, bu köyün kadınları için doğal bir durumdu. Ayşe de bu kadın-
lardan biriydi. Ali ile evlendikleri günden beri sürekli olarak çalışırdı. Kocası Ali de çalışmasını isterdi zaten
ama Ayşe bu durumdan pek memnun değildi. Bu zorluklara bir de Ali ile bindikleri traktörün devrilmesinden
sonra ortaya çıkacak olan zorluklar eklenecekti ve Ayşe hayatının sonuna kadar bulunduğu zor durumlardan
kurtulamayacaktı.