Page 86 - 9. Sınıf Tarih Öğretmenin Ders Notları
P. 86

¦                                §
            86                                          İLK VE ORTA ÇAĞLARDA TÜRK DÜNYASI
            86

              BİLGİ ÖĞRENGİ ÖĞREN
              BİL
              y Kurultayın aldığı kararlar genellikle bağlayıcı nitelikteydi. Kağan kurultayın kararlarını dik-
             kate almak zorundaydı. Kağan alınan karara uymazsa ortaya çıkan sonuçlardan sorumlu
             tutulurdu. Kurultay, hükümdarın uygulamalarını kabul etmeyebilirdi. Örneğin, II. Kök Türk
             Devleti’nde Bilge Kağan’ın Budizm’in kabul edilmesi isteği kurultay tarafından reddedilmiş-
             tir.


          *  Türk devletlerinde kağanın en yakın yardımcısı eşi olan hatundu. Devlet yönetiminde söz sahibi
          EDİTÖR YAYINEVİ
            olan hatun devlet meclislerine katılır, elçi gönderme ve kabul törenlerinde bulunurdu.

             IKILI TEŞKILAT

          *  İlk Türk devletlerinde, Hunlardan itibaren devlet yönetimini kolaylaştırmak için ülke yönetimi
            doğu-batı şeklinde ikiye ayrılmıştı. Bu yönetim şekline ikili teşkilatlanma da denilmektedir.
            Hâkimiyet üstünlüğü doğuda olduğu için hakan doğuda otururdu.

          *  Batının yönetimi ise hükümdar ailesinden önde gelen bir kişiye (genelde kağanın kardeşine) bıra-
            kılırdı.

          *  Batıda bulunan yabgu unvanlı yönetici, doğudaki kağana bağlı bir şekilde töre hükümlerine bağlı
            olarak ülkenin batı kanadını yönetirdi.

          *  Batıdaki yabgu Doğu’daki kağana göre hareket etmekle birlikte karar ve icraatında tamamen
            bağımsız hareket edebilirdi. Hatta devlet başkanı gibi elçi gönderebilir, gelen elçileri kabul edebilir
            ve başka devletlerle anlaşmalar da yapabilirdi.
          *  Örneğin, Mukan Kağan bütün Kök Türk Devleti’nin hükümdarı olmakla beraber daha çok devletin
            doğu kısmıyla ilgileniyordu. Batı kısmını ise kardeşi İstemi Yabgu idare ediyordu.

             ÜLÜŞ VEYA ÜLÜG

          *  Ülüş Türkçe “üleşmek” fiilinden çıkmış bir isim olup “pay, hisse, nasip, kısmet” demektir.
          *  Tanrının Türk ülkesinde bolluk ve bereketi artırarak iktisadi bir güç kazandırması kağanın da
            bunu adil bir şekilde halka dağıtmasıydı. Bu duruma göre Tanrı Türk kağana adeta babalık görevi
            yüklemiş bulunuyordu.
          *  Böylece Türk Kağanı'da Kök Türk Yazıtları'nın ifadesiyle “aç milleti doyuruyor, çıplak milleti giydi-
            riyordu, fakir milleti zengin yapıyor, az milleti çok kılıyordu.” Bugünkü ifade ile söylenmesi gere-
            kirse, Türk kağanı adeta “refah devleti” meydana getiriyordu.

          *  Kağanın bulunduğu toy ve yemeklerde kimin nerede oturacağı, ikram edilen atın veya koyunun
            hangi parçasını kimin yiyeceği dahi ülüş ilkesine göre belirlenirdi.
          *  Aynı şekilde otlakların, avların ve ganimetlerin bölüşülmesinde de bu ilkeye uyulurdu. Ülüşle tes-
            pit edilen paylaşımı reddedenler ise itaatsizlikle suçlanarak cezalandırılırdı.
   81   82   83   84   85   86   87   88   89   90   91