Page 172 - 10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenin Ders Notları
P. 172

¦            §
            1722
            17                                                              ANI (HATIRA)
          Bir taraftan odanın serinliği içinde üstadın aldığı bu hararet tedbirlerine, ceketimin içinde tutu-
          luyordum; bir taraftan da Üstat Ekrem odaya girerken Akif de ceketini ilikledi, ona da canım

          sıkılmıştı. Alçak, benim o kadar büyük şairimdi ki onu kimseye saygı gösterir durumda görmeye
          katlanamıyordum.

          Bu can sıkıntılarıyla Akif’i, Üstat’a kısaca tanıttım. Üstat Ekrem ki büyük yaşının mı, yoksa
          başka bir nedenin mi etkisi altındaydı, her nedense çok durgundu. Odada biraz eskidik, sonunda:
          - İzin verirseniz, Akif Bey şiirini okuyacak, dedim. Üstat Ekrem susup susup birdenbire:
          etmiş oluyordum.İTÖR YAYINEVİ
          - Uzun mu? demesin mi?
          Ben bittim. Halıya bakıyordum. Çünkü biliyordum. Akif kızacak, bir şey söylemeden kalkıp gide-
          cekti; sonra da birkaç yıl başımın etini yiyecekti: “Beni bu adama ne diye götürdün? Anlat, niçin

          götürdün?”
          Fakat baktım; Akif, büsbütün alçak gönüllü idi:
          - Pek uzun değil efendim, diyordu. Ve “Fatih Camii” adındaki şiirini okumaya başladı. Manzume

          okundukça Recaizade değişiyor, kaşlarını yukarı kaldırıp başını sallıyordu. Şiir bitince Recaizade,
          odanın herhangi bir noktasına gözlerini kaldırarak, odada olmayan birine “Ah efendim, anlatamı-
          yorum ki. Benim istediğim şiir işte bu. Dinlerken doydum, efendim!” diyor, sonra da Akif’e dönü-
          yordu:

          - Siz, büyük şairsiniz, Akif Bey! Artık oda da sıcaktı. Üstat Ekrem de.
          ED
          Üstat, hemen Akif’in başka şiirini dinlemek istiyordu. “Kahve” manzumesini de başının deminki
          tasdikleriyle dinliyor, gözlerini açıp bana da başını sallıyordu. Yani ben Akif’i ona tanıttığıma iyi



          Ayrılırken Üstat, daima görüşmek istiyor, Akif’i haftada bir gece bekliyordu.
          Sokağa çıkınca Akif’e dedim ki:

          -  Kuzum Akif sana Ekrem Bey’in yaptığının yüzde birini başkası yapsa kıyametleri koparırdın. Biz
          bu adama memuriyet istemeye gelmedik. “Üstat Ekrem” diye ona, hem de kış kıyamette, geliyo-
          ruz. Sen “Bir şiirimi okuyacağım” diyorsun; o, “Uzun mu?” diye soruyor; sen de buna katlanıyorsun.
          Ya başkalarına karşı öfken yalan ya bugünkü katlanışın.
          - Üstat haklı, dedi; saçıma, sakalıma baktı. Bu adam edebiyatta bir mevki sahibi olsaydı, bu

          yaşına kadar onu tanırdım dedi. Beni ilk görüşte edebiyattaki tarihçiler gibi bir şey sandı; hani
          ölüm tarihi, doğum tarihi yazan adamlar var ya, onlardan biri. Aramızda bu, uzun zaman bir alay
          konusu oldu. Akif, bir yeni şiirini bana okuyacağı zaman, ben çenemde, Üstat Ekrem’in muhayyer
          sakalıyla yüzümü yukarıya kaldırıp sorardım “Uzun mu?”
                                                                      Mithat Cemal KUNTAY
   167   168   169   170   171   172   173   174   175   176   177