Page 32 - tyt-konsensus-felsefe
P. 32
18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl Felsefesi Test - 59
5. Montesquieu, sadece Hobbes, Locke ve Spinoza’nın 7. Bilgimiz algılama ve düşünme yetilerimizin deneyimin
toplum sözleşmesinin, anarşi ve savaştan kurtulmak is- ham malzemesini işleme ve düzenleme tarzlarıyla sı-
teyen bireylerin yaptığı bir eser olduğunu söyleyen söz- nırlanmıştır. Kant elbette ki bize görünen dünyanın nihai
leşmeci anlayışına değil, Hobbes’un doğa durumundaki ve en yüksek gerçeklik olmadığından kuşku duymaz.
insan görüşüne de karşı çıkar. Çünkü doğa durumunda- Nitekim o fenomenal gerçeklikle, yani bizim duyular ara-
ki ilkel insanı karakterize eden şey ona göre, Hobbes’un cılığıyla idrak veya tecrübe ettiğimiz dünya ile numenal
anlattığı gibi saldırganlık duyguları değil de onun kendi gerçeklik, yani duyusal olmayan ve akılla anlaşılabilir
güçsüzlüğüne ya da zayıflığına dair bilincidir. Saldırgan- olan dünya arasında bir ayrım yapmıştır. İşte Kant insan
lık ve savaşın ancak toplum kurulduktan sonra ortaya bilgisinin bu zihinsel kavramlar âleminin dışına taşama-
çıktığını söyleyen Montesquieu, toplumun kökeninde, yacağını bu âlem ve kavramları içinde kalma zorunlulu-
EDİTÖR YAYINEVİ
insanda var olan doğal sosyalleşebilirlik duygu ve bece- ğu olduğunu söylemiştir.
risi olduğunu belirtir.
Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşıla-
Parçada Montesquieu’nun toplumun oluşumu dü- bilir?
şüncesi hangi açıdan verilen diğer düşünürlerden A) Bütün bilgilerimiz yalnızca deney sonuçlarının işlen-
farklıdır? mesi ile oluşur.
A) İnsanın doğal durum ve özelliklerinin yapısı B) İnsan bilgisi kavram ve düşüncelerimiz ile sınırlıdır.
B) Oluşturulacak devletin yapısı C) İnsan bilgisi duyum ve deneyim sınırlarını aşamaz.
C) İnsanın düşünce yapısının farklılığı D) İnsan düşüncesi sınırsız olduğu için buna bağlı bil-
D) Toplumsal tecrübenin farklılığı gimizde sınırsızdır.
E) İçinde yaşanılan sosyal yapının özellikleri E) İnsanın istediğini düşünebilme ve hayal edebilme
gücü vardır.
6. D’Alembert pozitivist yaklaşımı bağlamında, metafizik
unsurlardan temizleyerek fenomenler arasındaki iliş- 8. Bir eylemin iyi bir eylem olma koşulunun failin gerçek
kilere dair araştırmayla sınırladığı bilim için yaptığının maksadını, özellikle de iyi olma yönelimini açığa vur-
aynısını etik için de yapmaya çalışmıştır. Etiği metafizik mak olduğunu düşünen Rousseau’ya göre, bilgi insan-
ve teolojiden arındırma çabası vermiş olan D’Alembert lara eylemlerine, gerçek amaçlarını gizleyecek veya
ahlaklılığın ilkelerinin evrensel olduğunu, bütün dinler mevcut yönelimlerini saklayacak tarzda nasıl şekil ve-
ve milletler için bir ve aynı olduğunu öne sürer. Ona receklerini öğretmiştir. Dolayısıyla, bilgi hakikati gözler
göre dinlerin en büyük hatası bu temel hakikati kendi önüne sermek yerine, onu gizlemeye yarar. İşte bundan
dogmaları için imtiyazlı bir yer talep etmek suretiyle red- dolayı, doğal insanın hakikaten iyi olduğu yerde, uygar
detmeleridir. insan hilekârdır. O, bununla da kalmayıp, erdeme katkı-
sı olmayan bilginin ilerlemesinin ahlaksızlık, erdemsizlik
Parçadan D’Alebert ahlak düşüncesiyle ilgili aşağı-
ya da kötülük tarafından teşvik edildiğini söyler.
daki yargılardan hangisine ulaşılamaz?
Rousseau parçada bilgi ve bilimin hangi yönünü
A) Ahlakın yerel değil evrensel olduğunu savunmuştur.
vurgulamaktadır?
B) Ahlak kurallarının kişisel yoruma göre değişebilece-
ğini kabul etmiştir. A) Bilimin insanlığa hizmet ettiği
C) Ahlakında bilim gibi ilkelerinin olması gerektiğini sa- B) Modernliğe katkı sağlaması gerektiği
vunmuştur. C) İnsan düşüncesini geliştirmesi gerektiği
D) Dinleri ahlakı yerelleştirmekten dolayı eleştirmiştir. D) Her durumda insan yarar getirdiği
E) Ahlakı metafizik ve dinden arındırmaya çalışmıştır. E) Kötü kullanımının da olabileceği
Birey - Devlet İlişkisi yasama, yürütme ve yargı olarak üçe ayırır. Yasama gücü kişisel haklar çer-
• 17. yüzyıl felsefesinde mutlak monarşiye dayalı olan devlet sistemleri dü- çevesinde görev ve yetkileri belirlenmiş olan kanun yapma gücüdür. Yürütme
şünülmüş, devletin her türlü gücü elinde bulundurmasının zorunlu olduğu gücü, yasama gücünü kullanan iktidardır. Yargı gücü, yasama gücünün belirle-
görülmüştür. diği hukuk kuralları çerçevesinde hem bireyler hem de birey devlet arasındaki
• 17. yüzyıl felsefesindeki bu devlet sistemine ilk karşı çıkan J. Locke olmuştur. anlaşmazlıklara çözüm getiren güçtür.
Locke, mutlak monarşiye karşı liberal (özgürlükçü) bir devlet modelini ileri Montesquieu: Toplumdaki hızlı değişimlerin etkisiyle toplumu bilimse açıdan
inceleyen Montesquieu toplumsal olayları tek tek inceleyerek genellemelere ula-
sürmüştür. şır. Montesquieu’ya göre devletler hukuku; iki toplum arasındaki ilişkileri düzen-
Locke: İnsan doğasından yola çıkan Locke, toplumsal sözleşmeyi kabul eder ler. Siyasal hukuk; devletler arasındaki siyasi ilişkileri düzenler. Medeni hukuk
ancak Locke’nin düşünceleri mutlak monarşiye çıkmaz. Locke devletin gücünü ise; kişiler arasındaki ilişkileri düzenler.
122